Videoda Neler Konuşuldu?
Annelerimiz ek gıdaya geçerlerken bir sürü hata yapabiliyorlar. Bu hatalar nelerdir ve anneler onlarla nasıl baş edebilirler?
Bu önemli bir konu, çünkü bana da sıklıkla “çocuğum yemek yemiyor, çok iştahsız” gibi şikayetler geliyor. Bunların en baştan ailelerin tutumlarından kaynaklandığını görüyoruz, doğru başlamak çocuğun ileriki beslenme hayatı açısından çok önemli. Sonrasında düzeltmek çok zor olabiliyor. En sık yaptığımız hatalardan birincisi, üstü kirlenecek diye çocuğun yemeğe katılımını engelliyoruz aslında. Kendisinin yiyip çatal kaşığı tutmasına izin vermiyoruz. İlk başlarda yemek çocuklar için yeni bir şey, onu da bir oyun olarak görebilir çocuk, mıncıklayıp üstüne başına, mama sandalyesine sürebilir. Buna sabırlı yaklaşmak lazım. Sonrasında muhakkak ebeveynlerini de örnek alarak yeme alışkanlığı ediniyorlar. İkinci bir hata da ek gıda denerken çok çabuk vazgeçiyoruz. Örneğin bir iki defa elma verdikten sonra çocuk öğürürse bunu hiç sevmez deyip vermeyi kesiyoruz. Halbuki yapılan araştırmalar en az yedi-sekiz kere denememiz gerektiğini gösteriyor. Özellikle organik tadı olan besinlere alışmak uzun sürebiliyor. Üçüncü bir konu da bebeklerin erişkinlerin damak zevkine yabancı olması. Yoğurtla çorbayı karıştırıp yemezler diye düşünüyoruz ama tadı hoşlarına da gidebilir. Yine sakatat girmiyor evlere, anneler kendileri kokularına dayanamazken bebekleri nasıl yesin diyorlar. Halbuki zengin bir B12 deposudur. Bebeklerin damak zevkleri konusunda peşin hükümlü olmamak lazım. Sık yapılan bir hata da son zamanlarda bebeği sağlıklı beslemek adına popüler olan bulamaçlar. Yani tüm kış sebzelerini et, et suyu, pirinç, bulgur ve tahıllarla karıştırıp bebeklere veriyoruz. Bu kısa bir süre için kabul edilebilir ama devamında bebeklerin bu besinlerin tadını teker teker alabilmesini engeller. Bu yüzden devam etmede zorluk çekmeyeceği, bizim de yediğimiz çorbaları öneriyorum onların yerine. Karşılaştığımız bir diğer problemlerde iştahsız çocuklardan dert yanan anneler toplumuzda çok görülen baskıları uygulayabiliyorlar bebeklerine. Yani bir yemesini istediğimiz miktar, bir bahsettiğim bulamaçlar gibi dayattığımız çeşitler bir de temizlik kaygısı var. Bebekler de altıncı aydan itibaren kendi kararlarını geliştirebilmeye başlıyorlar ve tadını, görüntüsünü beğenmedikleri yemekleri yemeyebiliyorlar. Bunu normal olarak kabul etmek lazım. Bebeğin de seçme özgürlüğü var ve anne karnında tat alma duyusu gelişmeye başlıyor. Yani bebekler doğduğunda tat alamıyor değiller. Evet, sağlıklı yaşam adına bebeğin neyi ne kadar yiyeceğine karar veren biziz, ama doyma noktasını belirleyen de bebek. Hazırladığımız bazı yemekleri beğenmemesini anlayışla karşılamalıyız. Bir başka nokta da biz bebekleri mama sandalyesine oturtup yemeği de kaseye doldurup biz rahatça kendi yemeğimizi yerken onların da kendi başlarına yemelerini bekliyoruz. Bu istediğimiz bir şey değil aslında, bebekleri aile sofrasına dahil etmeliyiz. İşe baştan böyle başlayınca her şey yolunda gidiyor, çoğu zaman böyle problemler görmüyoruz. Dolayısıyla bebekleri aile masasına oturtmak, yine bebeklerin yiyecekleri elleyip kendi kendilerine yemelerine izin vermek ve bebekler başlarını çevirip ağızlarını kapattıklarında ya da parmaklarını ağızlarına atıp lokmaları geri çıkarmaya başladıklarında, yani tokluk işaretleri gösterdiklerinde “üç kaşık daha vereyim, şunu vereyim” diye ısrar etmemek doğru tutumlar olacaktır.